Tarih boyunca dinsel törenler içinde şarap kendisine yer bulmuş. Hatta başka içecekler olsa bile şarap baş köşeye kurulmuş. Şarabın insanda yarattığı gevşeme ve rahatlama duygusu hem sosyal ilişkilerin kurulmasını kolaylaştırmış hem spiritüel duyarlığa daha açık hale gelmeyi sağlamış. Anadolu topraklarında hayat bulan medeniyetlerin kültürel tarihlerine yakından baktığımız “WAYANA – Zaman Tünelinde Şarap Tadımı” serileri sayesinde bu alanda olan bitenleri daha iyi anladık. Farklı uygarlıkların izlerini sürdüğümüzde kimilerinin tabletlere kaydettikleri bilgilerden kimilerinin dinsel ayinlerin işlendiği friz ve fresklerden kiminin ziyafette yediklerinin laboratuvar analizlerinden elimize ulaşanlar şarabın konumunu yerli yerine oturtmamızı sağladı.
Dinler tarihi elbette zamanda efsaneler ve öyküler tarihi. Gerçekle hayalin ve abartının iç içe geçtiği, inanç ve kabullenişin rasyonalitenin önüne geçtiği bir öğreti ve inanış sisteminden söz ediyoruz elbette. Kitabî Dinler olarak kabul ettiğimiz üç dinden en büyük sayıda takipçiye sahip olan Hıristiyanlık, dinsel ritüeller içinde şarabı resmî olarak konumlandıran tek örnek. Üstelik Hristiyan seremonilerinin içerisinde simgesel olarak Hz. İsa’nın bedenini ekmek, kanını şarap temsil ediyor.
Şarap yazılarını okuduğum deneyimli Fransız gazeteci Bernard Pivot’nun ‘Şarabın Aşk Sözlüğü’ kitabındaki başlıklardan birisi bu yazının konusunu çağrıştırdı. Acaba ‘Son Yemek’te Hz. İsa havarileriyle vedalaşırken içtikleri şarap konusunda net bir bilgi var mıydı? Cevap net bilgi olmadığı biçimindeydi. Ama bir yanlışlık olmaması için Moda’daki Katolik Assumption Kilisesi’nin kapısını çaldım. Beni karşılayan rahiple kısa bir sohbetimiz oldu. Ben ziyaret sebebimi söyleyince hemen konuya ilişkin bildiklerini paylaştı.
Hepimizin bildiği gibi Hıristiyan dünyası farklı mezheplerden oluşuyor. Ama anlaşılan coğrafî menşei, mezheplerden daha öne çıkıyor şarap kullanımı konusunda. Oryantal dünyanın (Ortadoğu gibi düşünelim) Ortodoks ve Süryani kiliselerinde kana benzeyen renginden ötürü kırmızı şarap tercih edilirken batı dünyasında beyaz şarabın öne çıktığını söyledi ev sahibim. Bunun en kolay açıklamasının ise törenler esnasında kırmızı şarabın kazayla damlaması durumunda ortaya çıkan belirgin leke yerine beyaz şarabın kullanılıp bu durumun daha az sorun yaratması olduğunu söyledi. Kendilerinin Katolik Kilisesi olmalarına karşın kırmızı şarabı tercih ettiklerini de ekledi. Esas sorumuz şarap olsa da yeri gelmişken bedeni simgeleyen ekmeği de sormadan edemedim. Ekmek için de batı kiliseleri peksimet gibi kuru ekmeği tercih ederken doğudaki kiliselerin bu amaçla pişirilen taze ekmeği kullandığını söyledi. Aslında batı dünyasının daha pragmatik ve saklama ve uygulama sorunu yaratmayan seçenekleri tercih ettiğini anlamış olduk.
Hasılı ‘Son Yemek’ esnasındaki şarabın beyaz mı, kırmızı mı olduğunu bilemesek de coğrafyanın tercihte belirleyici olduğunu artık biliyoruz. Bu bilgileri benimle paylaşan Assumption Kilisesi görevlilerine teşekkürü bir borç bilirim. İşin tadını kaçırmamak için şarabın markasını ve nereden aldıklarını sormadım. Ama aklımdan geçirmedim de değil.