Üretim istatistiklerine bakarak soruyu cevaplayacak olursak kestirmeden evet demek hiç yanlış olmaz. Bu yıl, şarap sektöründeki gelişmeleri takip eden herkesin tedirgin olduğu gelişmelerle karşılaştık. Bunlar arasında son 60 yıllık dönemde hem şarap üretiminin hem de satışlarının en düşük seviyede kalması en dikkat çekici olanıydı.
1960’lı yıllarda ulaşmış olduğu düzeyi iniş çıkışlarla 2020 yılına kadar koruyan şarapçılık sektörü içinde bulunduğumuz dönemde daha önce karşılaşmadığı bir dizi değişimin etkisi altında kalmaya başladı. Nedir bu değişimler?
En başa dünyadaki hâkim ekonomik düzeni koyalım. Ölçek ekonomisi olarak isimlendirilen ve varlığını hep bir öncekinden daha çok üretmek şeklinde anlamamız gereken yaklaşım, üreticileri birim maliyetleri daha iyi rekabet etmek adına düşürmeye itiyor. Birim fiyatı düşürmeye dayanan bu yaklaşım bir yandan üretim araçları yatırımını diğer yandan artan üretimin satılması için daha büyük pazarlama ve satış bütçelerini beraberinde getiriyor. Bu genel kuraldan gerçekten yararlanarak karlılığını koruyarak büyüyen örnekler, parmakla gösterilecek kadar az.
İkinci sıraya tüketicilerin eğilimlerindeki değişimi koyalım. Burada en başta bira ve kokteyl gibi alternatif içeceklerin şarap tüketimi üzerindeki etkisine bakmamızda fayda var.
Üçüncü sırada özellikle son bir yılda daha çok duyulmaya başlanan alkolsüz veya düşük alkollü içeceklerin sağlık açısından tercih edilmesine yönelik kamusal yönlendirmeyi hesaba katmak gerekir. Dünya Sağlık Örgütü’nün de bu konuda adım atması, sigaranın yaşadığı gibi bir değişimi şarabın da yaşayıp yaşamayacağını akıllara getiriyor.
Son sırada iklim değişiminin şarap üzerinde meydana getirdiği değişimler var. Önümüzdeki ipuçlarına bakarsak hem şarap niteliğinde yol açtığı değişim hem de bölgelerin bağcılık üzerindeki etkileri üreticiler açısından zorlu günlerin yaklaştığını gösteriyor.
Dünya şarap sektörüne yönelik bu genel başlıklara ülkemizde iktidarın genel olarak alkole bakışını da lokal bir başlık olarak eklememiz kaçınılmaz. Elbette bu eğilim iktidarların değişimleriyle azalabilir ya da çoğalabilir ama Türk şarap üretiminin bu politikalardan olumsuz etkilendiği açık.
Bütün bu başlıklar şarabın miktara dayalı büyümesinde en azından bir duraklama dönemine girdiğimizi gösteriyor. Şarabın kendine özgü yaratmış olduğu ve kültürel yaşamın içinde derinlemesine yerleştiği güçlü bir alan olduğunun hepimiz farkındayız. Ama ne kadar güçlü olursa olsun bu değişimlerin hepsinin şarap üzerinde küçük ya da büyük etkileri olacak. Nitekim şimdilik sayıca az olmakla beraber yarattığı gelir açısından bağların değersizleştiği ve sökülerek alternatif zirai ürünlere yer açıldığı haberleri karşımıza gelmeye başladı.
Eskilerin ifratla tefrit diye adlandırdığı olgu, doğru kararları almamızda dengeyi bir türlü tutturamadığımızı anlatır. Her alanda olduğu gibi şarap tüketiminde de oluşturacağımız denge, yaşamımıza zenginlik katar. Dengeyi sağlamak da sonunda bizlerin görevi. Dionisos’tan bu yana birinci kadeh sağlık, ikinci kadeh zevk için diye dillendirilen ölçü aslında dengeyi işaret ediyor. Özenle dengeyi korumaya odaklanmak yerine yasaklamaya kadar uzanacak bir yaklaşımı benimsemek, insanın geride bırakmayı bir türlü başaramadığı bir döngü olarak sanki tekrar yaşanacak.