BÖLÜM 1
Bu yazının gelecekle ilgili kısmını daha iyi anlatabilmek için yaşanan değişimleri ve bugünün görünümünü de kaleme almak gerekti. Yazının kapsamı çok büyüyünce iki bölüm olarak yayınlamanın daha iyi olacağını düşündük. İlk bölüm bültenimizin bu sayısında. İkinci bölüm önümüzdeki sayıda yer alacak.
Yaşamını girişimci olarak sürdüren birisinin kötümser olması mümkün değil. Girişimci insan gelecekteki başarılarına inandığı için iyimserdir. Bu, ihtiyatsız olmak anlamına gelmez. Geleceğin belirsizliğinin yarattığı riskler biz iyimserleri daha da ihtiyatlı olmaya iter. Çünkü geçmiş girişimlerimiz sırasında muhtemelen düşmüşüzdür ama kalkmayı becerip iyimserliği yine de muhafaza etmişizdir.
Bugünkü başlığımıza baktığımızda iyimser olmamızı besleyecek asgari şartların, yakın ufukta olmadığını görüyoruz. Bu yazıyı buraya kadar okuyanların zihninde “Malumun ilanı” gibi bir içerik görüntüsü ortaya çıktıysa yanıldığınızı söyleyebilirim. Ben Türk şarapçılığının ufkunun çok aydınlık olduğuna gönülden ve rasyonel sebeplerle inanıyorum. Bu yazıyı, bu düşüncelerimi gerekçeleriyle anlatmak için kaleme aldım.

ÖNCE BUGÜNKÜ DURUMUMUZ VE NEDENLERİ
Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra hayat bulan Cumhuriyetimiz, kurulduğu zaman da bir bağ ülkesiydi. Osmanlı Devleti, benimsediği politikayla, şarap üretimini Hristiyan tebaanın inisiyatifine bıraktığı için bağcılık konusundaki bilgi birikimi de bu grubun içinde nesilden nesile aktarılmıştı.
Osmanlı dönemindeki Tehcir ve Cumhuriyet dönemindeki Mübadele, Anadolu’nun bağcılık düzenini kökünden etkiledi. Mübadeleyle Türkiye’ye gelen Balkan göçmenlerinin de bağcılık geçmişi olmaması, genç Cumhuriyet’i batıdan getirdiği uzmanlarla sorunu çözmeye itti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin önceliği şarap üretmek değildi. Esas amaç bağların üretkenliğe kavuşmasıyla çiftçinin gelir elde etmesi ve refah seviyesinin yükselmesiydi. Bağdan yetişen üzümün en değerli ürünü şarap olduğu için genç Cumhuriyet, bir devlet kuruluşu olan TEKEL’i şarap fabrikaları kurmak üzere görevlendirdi. Yani bağcılığın geliştirilmesi ekonomik kaygılarla hayata geçirilen bir sosyal yatırım projesiydi.
Bu proje sayesinde pilot çalışmalar yapıldı ve TEKEL ülkenin birçok yerinde farklı ölçeklerde şarap fabrikaları kurdu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında toparlanmaya başlayan Avrupa şarapçılığının yeniden yapılanma döneminde, Türkiye Cumhuriyeti parlak bir şarap üreticisi adayıydı. 1949 yılındaki OIV-Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütü yıllık toplantısı İstanbul’da yapıldı. Ülkemiz bakan düzeyinde temsil edildi ve izleyen yıllar için stratejik hedefler kondu.
1950 yılında yaşanan iktidar değişikliğinden sonra yeni siyasi iklimin öncelikleri arasında şarap yer almadı. Türk şarapçılığının devlet eliyle başlatılan bağcılık ve şarap üreticiliği hamlesi kendi haline bırakıldı ve düşüşe geçti. Devletin makro politika desteği olmadan sektörün kendi olanaklarıyla küllerinden doğması için 40 yıl geçmesi gerekti.
Bugün şarabın aydınlık bir geleceği olduğunu söyleyebiliyorsak bunu 1980’li yıllardan sonra şarapçılığa gönül veren girişimcilere ve bu toprağın unutulmaya yüz tutan üzümlerini geri getirmeye gönül veren gönüllülere borçluyuz.
Bu vesileyle hepsine gönülden teşekkür ediyoruz.
DÜNYA ŞARAPÇILIĞININ BUGÜNÜ VE GELECEK BEKLENTİLERİ
İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya ekonomisinde yaşanan büyüme şarap sektörünü de olumlu etkiledi. Neredeyse izleyen 75 yıl boyunca aralıksız büyüyen şarap sektörünün büyüme hızı sonunda yavaşlamaya başladı ve 2023 yılında düşüşe geçti.
Ayrıca 1950 yılındaki ortalama kişi başı tüketim şimdilerde yarıya düşmüş durumda. Bu düşüşün daha da devam ederek üçte bir seviyesine gerileyebileceğini düşüş trendinin ivmesi gösteriyor.
Dünya ticaretinde şarabın ihraç ve ithal ürün olarak önemli bir yeri var. Donald Trump’ın başkanlığı sonrasında yürürlüğe giren gümrük tarife değişikliklerinin, Amerika’ya ihracatın büyük paya sahip olduğu İtalya, Fransa ve İspanya şarap üreticileri üzerinde nasıl etki yaratacağını önümüzdeki dönem gösterecek.
Türkiye şarapçılığı küresel ölçekte ne üretim, ne tüketim ne de ihracat açısından konuşmaya değer bir büyüklüğe sahip değil. Eğer ufukta bir ışık varsa, bu ışığı başka yerlerde aramamız gerekiyor.
ŞARAP ÜRETİM, DAĞITIM VE SATIŞINDAKİ MANZARA
Bütün dünyada şarabı üretenlerle şarabı satanlar arasında önemli bir fark görürüz. Şarabı üretenler genellikle yaptıkları işe âşıktır. Aşkın gözünün kör olduğu gibi aslında üreticiler de piyasa denen görünmeyen elin varlığını başlangıçta önemsememe eğilimindedirler. Çünkü yaptıkları ürünle kurdukları öyle derin bir bağ vardır ki üreticilerin gözünde bu şarapların anlayanlar tarafından sevilmemesi mümkün değildir. “Biz en iyisini yaptık, nasılsa onlar da bunu fark edecektir” gibi özetlenecek naif bir beklenti, içten içe canlılığını korur.
Ama şarabın son tüketiciyle buluşuncaya kadarki sürecine baktığımızda ürünlerle ilgili verilecek mesajlar o kadar birbirinin aynısı olur ki tüketicinin bu okyanusun içinden kendisini memnun edecek şarabı seçmesi bir yana bu şarabın varlığından haberdar olması bile kolay değildir.
Bunu Amerika pazarından örnekleyelim. Amerika’da 11.300 şarap üreten işletme var. Buna karşılık 14 dağıtıcı firma Amerika’daki satışların %71’ini kontrol ediyor. Bu firmaların portföylerindeki üretici sayısının toplamı 400-500 aralığında. Yani geriye kalan 10.800 şarap üreticisinin satışlar içindeki toplam payı %29 oranında. Bu durumda üreticinin sesini çıkarması ne kadar mümkün?
Gelelim Türkiye’ye. Ülkemizdeki göreceli büyük şarap üreticilerinin şarap dağıtımında kendi ağlarını kullandıklarını, bu ağlarda mikro dağıtımı da kapsayan bir yapıyı tercih edenler olduğunu, bir kısmının da bu yapıyı toptancılarla desteklediğini görüyoruz. Son tüketiciye ulaşmada zincir marketlerin de küçümsenmeyecek bir payı var.
Küçük ve orta ölçekli üreticilerin bayilerle yaptıkları iş birlikleri var. Ayrıca yerel satış ve restoran gibi noktalarla yaptıkları doğrudan anlaşmalı satışlarla ürünlerini tüketicilerle buluşturan üreticiler görüyoruz.
Giderek artan sayıda üreticinin bağ oteli yatırımı yaptığını, böylece doğrudan satışın olabildiğince daha çok paya erişmesi için gayret gösterdiğini gözlüyoruz. Yeni yeni hareketlenen bağ rotalarının doğrudan satış payının daha da artmasını olumlu yönde etkileme olasılığı kuvvetli.
TÜRK ÜRETİCİLERİN PAZARLAMAYLA SINAVLARI
Hem ölçeklerin yeterince büyük olmaması ve bütçe ayrılamaması hem giderek ağırlaşan tanıtım kısıtlamaları nedeniyle üreticilerin şarap pazarlama faaliyetlerinin çok sınırlı olduğunu görüyoruz. Aktif pazarlama departmanı kullanan birkaç büyük üretici dışında şarap üreticilerinin pazarlama ve satışı bir arada yürütmeye çalışan küçük ekipleri ve bu faaliyetlere doğrudan destek vermeye çalışan aile bireylerinin yer aldığını gözlüyoruz.
Yazının ikinci bölümü önümüzdeki bültende…