26 Ocak Pazar günü WAYANA ekibi olarak büyük bir merakla beklediğimiz, alkollü ve de-alkolize şarapları yan yana deneyimleyeceğimiz özel bir tadım etkinliği gerçekleştirdik. Ancak önceki etkinliklerimize kıyasla katılımcı sayısının oldukça düşük olması bizi şaşırttı. Bunun iki temel sebebi olduğunu düşünüyoruz: Birincisi, şarap dünyasında belki de en radikal alternatiflerden biri olan de-alkolize şaraplara ülkemizde gösterilen sınırlı ilgi. İkincisi ise, WAYANA’ya gelen e-posta ve telefon sorularında alkolsüz şarap konusu sıkça gündeme gelirken, uygulamalı bir tadım etkinliğine olan ilginin oldukça düşük kalması. Görünüşe göre, konuya duyulan merak ile bizzat deneyimleme isteği arasında belirgin bir fark var.
Öncelikle terminolojiyi doğru kullanmak önemli. Genellikle “alkolsüz şarap” olarak anılsa da, doğru tanım “de-alkolize şarap” olmalı. Çünkü bira veya diğer alkolsüz içkiler, en baştan alkolsüz olarak üretilebilirken, şarap önce tamamen fermente edilerek klasik bir şarap haline geliyor. Daha sonra farklı yöntemler kullanılarak içindeki alkol çıkarılıyor ve geriye tat ve aroma bileşenleri kalıyor.
De-alkolize şarapların gelişimine baktığımızda, başlangıçta bu kategoride genellikle düşük kaliteli şaraplar yer alıyordu. Ancak günümüzde premium segmentte de örnekler görülmeye başladı. Dünya genelinde şişe fiyatları 7 Euro’dan başlayıp 100 Euro’ya kadar uzanan geniş bir bantta değişiyor. Bizim tadımda yer veremediğimiz köpüklü örneklerin, alkol kaybını daha az hissettirdiğine dair pazar araştırmalarından elde edilen veriler de ilginç bir detay.
Tadım etkinliğimiz yaklaşık 20 dakikalık bir giriş sunumuyla başladı. Bu bölümde, alkolsüz ürünlerin nasıl bir tüketici beklentisine cevap verebileceği üzerine konuştuk. Dünya çapında şarap üretimi ve tüketimi arasındaki farktan, iklim değişikliğiyle birlikte şaraplardaki alkol oranının artış eğiliminde olduğundan bahsettik. Daha sonra de-alkolize şarapların üretim süreçleri, yasal statüleri ve bu sürecin şarabın karakterine etkilerini özetleyerek tadıma geçtik.
Tadım sırasında, aynı üzüm çeşidinden yapılmış dört farklı ürün seti ile karşılaştırmalar yaptık. Her iki kadeh aynı anda önümüze geldi; önce de-alkolize şarabı, ardından alkollü örneği tattık. Bu şekilde doğrudan karşılaştırma yapma imkânı bulduk.
- İlk set: FRE Misket (de-alkolize) vs. Kavaklıdere Misket
- İkinci set: FRE White Zinfandel (de-alkolize) vs. Karnas White Zinfandel
- Üçüncü set: LUSSORY Merlot (de-alkolize) vs. Uçmakdere Firuze Merlot
- Dördüncü set: JOYOUS Cabernet Sauvignon (de-alkolize) vs. Asmadan Kayalıtepe Cabernet Sauvignon
Bu son sete ek olarak, Cabernet Sauvignon üzümünden yapılan bir Hardaliye de servis ettik.
Tadım boyunca katılımcıların verdiği tepkiler, etkinlikten elde ettiğimiz en değerli çıktılardan biri oldu. Genel görüş, de-alkolize şarapların doğrudan bir şarap alternatifi değil, farklı bir içecek segmenti olarak değerlendirilmesi gerektiğiydi. Dört üzüm arasından Misket, aromatik karakteriyle en fazla öne çıkan de-alkolize şarap oldu. Cabernet Sauvignon ise görece daha güçlü yapısıyla beğeni kazandı.
Katılımcılar, ilaç kullanımı, araç kullanımı gibi durumlarda veya sosyal ortamlarda alkol tüketemeyecekleri zaman de-alkolize şarapları bir seçenek olarak değerlendirebileceklerini belirttiler. Ayrıca, de-alkolize şarapların yalnızca dini sebeplerle değil, farklı yaşam tarzlarına da hitap edebilecek bir kategori olduğu konusunda fikir alışverişinde bulunduk.
De-alkolize şaraplar hâlâ gelişme sürecinde olan bir segment. Ancak dünya genelinde alkole yönelik farkındalığın arttığı ve alkolsüz alternatiflere olan ilginin yükseldiği açıkça görülüyor. Biz de bu değişen tüketici beklentileri arasında şarabın hem özgün hem de farklılaşmış formlarıyla yer almasını destekliyoruz. Eğer bu trend ülkemizde de güçlenirse, WAYANA Menüsüne ‘De-Alkolize Şaraplar’ başlıklı özel bir bölüm eklemekten mutluluk duyarız!