Şarap dünyası son bir yıldır uzun yıllardır alışık olduğu düzenli büyüme dalgasının duraklaması ve göreceli bir düşüş içine girmesiyle sektörün iç dinamiklerine daha dikkatle bakmaya başladı. 2023 yılında hem üretim hem tüketimin daralmasıyla konuşulmaya başlanan değişim, buna ek olarak şarabın sağlığa zararlı içecek olarak anons edileceği haberleriyle yerini endişeli bir gelecek bekleyişine dönüştü. Sektörün bu olumsuz havası içinde giderek daha zorlaşan şarap pazarlaması konusunda bu kez dikkat çeken özeleştirilerin sesi yükselmeye başladı. Bu dönemin en büyük faydası sektörün kendi röntgenini çekmesi ve bulgular ışığında sorunlarına teşhis koyup çıkış yollarını tartışmaya başlaması olacak.
Bizim ülkemizde şarap sektörü, dünyadaki genel olumsuz havadan daha farklı sorunlarla da yüzleşiyor. Bu sorunlar arasında hükümet politikalarının yarattığı idari ve mali koşullar, ülkenin çaresizce uygulanan ekonomik programıyla darmadağın olan fiyat politikalarının hem alım gücünü zayıflatması hem de sektörün fahiş fiyatlarla şarap satılmasının sorumlusu olarak görülmesi, uygulanan katı reklam yasağı nedeniyle özellikle küçük üreticilerin pazarlama bütçesi ayıramamaktan ötürü hiç ses çıkaramaz olması ilk akla gelen başlıklar.
Bütün bu atmosferin içinde başlığımızda yer verdiğimiz ‘influencer’ faaliyetinin yeri neresi? Şarap sektörünün pazarlama alanında yaşadığı bir sıkışmışlık var. Sosyal medyanın ortaya çıkması daha önce sahip olmadığımız bir serbest alan elde etmemizi sağladı. Üstelik yalnız serbest değil aynı zamanda ücretsiz bir alan. Bu alanın cazibesi ve etkisi o kadar büyük ki bir hafta süren InstaGram yasağının birçok kullanıcıda ‘boşluğa düşme’ etkisi yarattığını yazıyor bu konuyu takip eden gazeteciler. Bu serbest alan dediğimiz sosyal medyaplatformlarında, söylediklerine değer verilen güçlü etki merkezleri ortaya çıktı. Bazılarının takipçi sayıları milyonlarla ölçülüyor. İşte bu etki merkezlerinde yer sahibi olanlar, yeni pazarlama faaliyetleri içinde de önemli bir güce sahipler. Bu konuma sahip olanlara influencer diyoruz. Güçleri ‘takipçi’ sayılarıyla ölçülüyor. Büyük-küçük birçok markanın influencer iş birlikleri yaptığını duyuyor ve görüyoruz. İş birliklerinin ölçülebilir sonuçlarını, ancak paylaşılırsa öğrenebiliriz ama bu konudaki somut sonuçlara en azından biz sahip değiliz. Ama iş birliklerinin sürüyor olmasına bakacak olursak bu modelle başarılı sonuçlar elde ediliyor.
Influencer gücünü WAYANA olarak biz önemsiyoruz. Çünkü bizim mikro yapımız içinde sahip olduğumuz en büyük gücümüz konuklarımız. Konuklarımız WAYANA’nın gönüllü influencer’ları olarak çalıştığı için bizim yavaş ama güçlü bir büyümemiz var. Bize gelen ve bu satırları okuyan herkes, bir dostunu getirmesi ve bahsetmesiyle influencer görevini içten ve karşılıksız yapıyor. Yani dilimizde fısıltı gazetesi veya kulaktan kulağa gibi kavramlarla ifade ettiğimiz ‘word of mouth’ kanalının online formatı aslında influencer kanalı. Ama bu kanala çıkıldığında işin şekli değişiyor ve artık gönüllü ve içtenlikle sınırlı olmayan bir ekosistemle karşılaşıyoruz. Burası ‘al gülüm, ver gülüm’ esasıyla çalışan profesyonel bir görünüme sahip. Ve burada birbirinden çok farklı yaklaşımları yan yana görmek mümkün.
Influencer konumunu kendi prestijlerini ilk sıraya koyarak yürütenlerin hepsi şarap sektörüne fayda sağlıyor. Daha gelişmiş ve büyük pazarlarla karşılaştırıldığında ülkemizde şarap alanında söz söyleyenlerin, hiç sesi çıkamayan üreticiler için yine de can suyu olduğunu düşünüyoruz. Alkollü ürünlere reklam yasağının çok keskin biçimde uygulandığını hatırlayacak olursak, yaptıkları objektif değerlendirmelerle ürünlere ve üreticilere ışık tutuyorlar. Türk şarap sektöründe yalnız parasal ilişkilerle yürütülen şarap influencer yayınları varsa da henüz biz farkında değiliz. Özetle Türkiye’nin küçük şarap sektörüne influencer’ların olumlu katkıları var. Dileriz bu yapı bozulmaz, şarap severler sözüne değer verdikleri influencer’lar sayesinde şarap sektöründe olup bitenleri izlemeye devam edebilirler.